SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’Ş-ŞİRKET

<< 1107 >>

باب: هل يقرع في القسمة والاستهام فيه.

6. PAYLAŞMADA KURA ÇEKİLİR Mİ?

 

حدثنا أبو نعيم: حدثنا زكرياء قال: سمعت عامرا يقول: سمعت النعمان بن بشير رضي الله عنهما،

 عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (مثل القائم على حدود الله والواقع فيها، كمثل قوم استهموا على سفينة، فأصاب بعضهم أعلاها وبعضهم أسفلها، فكان الذين في أسفلها إذا استقوا من الماء مروا على من فوقهم، فقالوا: لو أنا خرقنا في نصيبنا خرقا، ولم نؤذ من فوقنا، فإن يتركوهم وما أرادوا هلكوا جميعا، وإن أخذوا على أيديهم نجوا ونجوا جميعا).

 

[-2493-] Nu'man İbn Beşir r.a.'den r.a. rivayet edilmiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

"Allah'ın sınırlarını gözetenlerle çiğneyenler (yüzmekte olan) bir geminin parçalarını kura ile aralarında pay eden ve kura'da bir bölümüne geminin üst kısmı, diğer bölümüne de geminin alt kısmı düşen kişilere benzerler. Geminin altındakiler su alacakları zaman yukarıdakilere uğrarlar" buyurdu.

 

"Biz kendi payımıza düşen kısmı delsek ve yukarıdakilere hiçbir sıkıntı vermesek olmaz mı?" diye sordular. Hz. Nebi "Üsttekiler alttakilerin böyle yapmasına ses çıkarmazlarsa gemidekilerin hepsi ölür. Onların ellerini tutar (ve böyle yapmalarına engel olurlarsa) kendileri de, onlar da kurtulur" buyurdu.

 

Tekrar: 2686

 

Not:     Bu hadis ile ilgili hükümler Şahitlikler bölümünün sonunda 2686 nolu hadis te açıklanacak inşaallah. 

 

 

باب: شركة اليتيم وأهل الميراث.

7. YETİM'İN VE MİRASÇILARIN ORTAKLIĞI

 

حدثنا عبد العزيز بن عبد الله العامري الأويسي: حدثنا إبراهيم ابن سعد، عن صالح، عن ابن شهاب: أخبرني عروة: أنه سأل عائشة رضي الله عنها.وقال الليث: حدثني يونس، عن ابن شهاب قال: أخبرني عروة بن الزبير: أنه سأل عائشة رضي الله عنها، عن قول الله تعالى: {وإن خفتم - إلى - ورباع}. فقالت: يا ابن أختي، هي اليتيمة تكون في حجر وليها، تشاركه في ماله، فيعجبه مالها وجمالها، فيريد وليها أن يتزوجها، بغير أن يقسط في صداقها، فيعطيها مثل ما يعطيها غيره، فنهوا أن ينكحوهن إلا أن يقسطوا لهن، ويبلغوا بهن أعلى سنتهن من الصداق، وأمروا أن ينحكوا ما طاب لهم من النساء سواهن.

قال عروة: قالت عائشة: ثم إن الناس استفتوا رسول الله صلى الله عليه وسلم بعد هذه الآية، فأنزل الله: {ويستفتونك في النساء - إلى قوله - وترغبون أن تنكحوهن}. والذي ذكر الله أنه يتلى عليكم في الكتاب الآية الأولى، التي قال فيها: {وإن خفتم أن لا تقسطوا في اليتامى فانكحوا ما طاب لم من النساء}. قالت عائشة: وقول الله في الآية الأخرى: {وترغبون أن تنكحوهن}. يعني هي رغبة أحدكم عن يتيمته التي تكون في حجره، حين تكون قليلة المال والجمال، فنهوا أن ينكحوا ما رغبوا في مالها وجمالها من يتامى النساء إلا بالقسط، من أجل رغبتهم عنهن.

 

[-2494-] Urve İbn Zübeyr r.a.'den rivayet edilmiştir: Urve, Aişe r.anha'ya: "Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdirde) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helal olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın" [Nisa 3] ayetinin hükmünü sordu.

 

O da şöyle cevap verdi: "Kız kardeşimin oğlu! Bu, velisinin evinde bulunan ve malı onunla ortak olan yetim kızdır. Kızın malı ve güzelliği velisini cezbeder ve mehrinde adaletsizlik ederek onunla evlenmek ister ve ona diğer kadınlara verdiği mehir kadar verir.

 

İşte bu ayette kadınlara verilen mehrin en büyüğünü vermeden onlarla evlenmeleri yasaklanmış ve onların dışında hoşlarına giden başka kadınlarla evlenmeleri emredilmiştir.

 

Urve, Aişe'nin şöyle devam ettiğini nakletmiştir: Bu ayet indikten sonra ashabın erkekleri gelerek Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den fetva istediler. Bunun üzerine "Senden kadınlar hakkında fetva istiyorlar. De ki: onlara ait hükmü size Allah açıklıyor: Kitap'ta, kendileri için yazılmışı (mirası) vermeyip nikahlamak istediğiniz yetim kadınlar, çaresiz çocuklar ve yetimlere karşı adil olmanız hakkında size okunan ayetler (Allah'ın hükmünü apaçık ortaya koymaktadır)" [Nisa 127] ayeti indirildi. Allah'ın size okunacağını bildirdiği ayet, "Eğer (kendileriyle evlendiğiniz taktirde) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helalolan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın" [Nisa 3] ayetidir.

 

Aişe yukarıdaki ayette geçen "nikahlamak istediğiniz yetim kadınlar" ifadesi ile ilgili şu açıklamayı yapmıştır: Bu, evinizde (korumanız altında) olan yetim kızdan, malı ve güzelliği az iken yüz çevirip evlenmek istememenizdir. Malı az olan ve güzelolmayan yetim kızlarla evlenmek istemediklerinden dolayı, ayette, insanların yetim kızların malını elde etmek arzusuyla onlara mehirlerini adilane vermeden evlenmeleri yasaklanmıştır.

 

Tekrar: 2763, 4573, 4574, 4600, 5064, 5092, 5098, 5128, 5131, 5140, 6965

 

 

AÇIKLAMA:     İbn Battal şöyle der: Alimler, yetime bir yararı olmadığı sürece yetimin malına ortak olmanın caiz olmadığı konusunda görüş birliği etmişlerdir. Bu hadis 4573. hadiste açıklanacak inşaallah.

 

 

باب: الشركة في الأرضين وغيرها.

8. TARLA VB. ORTAKllĞI ..

 

حدثنا عبد الله بن محمد: حدثنا هشام: أخبرنا معمر، عن الزهري، عن أبي سلمة، عن جابر بن عبد الله رضي الله عنهما قال: إنما جعل النبي صلى الله عليه وسلم الشفعة في كل ما لم يقسم، فإذا وقعت الحدود، وصرفت الطرق، فلا شفعة.

 

[-2495-] Cabir İbn Abdullah r.a.'den rivayet edilmiştir: Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem pay edilmemiş olan her şeyde şuf'a hakkı koymuştur. Sınırlar belirlenip yollar ayrıldıktan sonra ise şuf'a yoktur.

 

 

AÇIKLAMA:     Buhari tarla ortaklığı konusunda Cabir hadisini zikretmiştir. Bu hadis Şura bölümünde açıklanmıştır.(bkz. 2257. hadis) Buhari bu hadise bu konuda yer vererek evin ve arsanın payedilmesinin caiz olduğuna işaret etmiştir.

 

Alimlerin geneli, arsa ister küçük, ister büyük olsun bunun caiz olduğu görüşünü benimsemişlerdir. Ancak bazı alimler payedilmesi durumunda işe yaramayacak kadar küçülecek olan arsayı bu hükmün dışında tutmuşlardır. Onlara göre bu arsanın payedilmesi caiz olmaz.

 

 

باب: إذا اقتسم الشركاء الدور أو غيرها، فليس لهم رجوع ولا شفعة.

9. ORTAKLAR EVLERİ VE DİĞER ARSALARI PAY ETTİKLERİNDE ARTIK GERİ DÖNEMEZLER VE ŞUF'A HAKLARI OLMAZ

 

حدثنا مسدد: حدثنا عبد الواحد: حدثنا معمر، عن الزهري، عن أبي سلمة، عن جابر بن عبد الله رضي الله عنهما قال: قضى النبي صلى الله عليه وسلم بالشفعة في كل ما لم يقسم، فإذا وقعت الحدود، وصرفت الطرق، فلا شفعة.

 

[-2496-] Cabir r.a.'in "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, pay edilmemiş olan bütün gayri menkullerde şuf'aya hükmetti. Sınırlar belirlendikten ve yollar ayrıldıktan sonra ise şuf'a yoktur" dediği nakledilmiştir.

 

 

AÇIKLAMA:     Buhari, bu konuda yukarıda geçen Cabir hadisine yer vermiştir. İbnü'l-Müneyyir şöyle der: Hadiste sadece şuf'a hakkının olmayacağı hususu yer aldığı halde Buhari konu başlığında payetmenin bağlayıcı olduğunu gösteren bir ifade kullanmıştır. Çünkü şuf'a hakkının olmaması ortağın geri dönememesini gerektirir. Zira ortağın geri dönme hakkı olsa pay edilmiş arsa (veya ev) tekrar şayi hisseliye dönüşecek ve dolayısıyla şuf'a hakkı da geri dönecektir.

 

 

باب: الاشتراك في الذهب والفضة، وما يكون فيه الصرف.

10. ALTIN GÜMÜŞ VE BOZULABİLEN DİĞER MALLARDA ORTAKLIK

 

حدثنا عمرو بن علي: حدثنا أبو عاصم، عن عثمان، يعني ابن الأسود، قال: أخبرني سليمان بن أبي مسلم قال:

 سألت أبا المنهال عن الصرف يدا بيد، فقال: اشتريت أنا وشريك لي شيئا يدا بيد ونسيئة، فجاءنا البراء بن عازب فسألناه، فقال: فعلت أنا وشريكي زيد بن أرقم، وسألنا النبي صلى الله عليه وسلم عن ذلك فقال: (ما كان يدا بيد فخذوه، وما كان نسيئة فذروه).

 

[-2497 - 2498-] Süleyman İbn Ebu Müslim'den rivayet edilmiştir: Ebu'I-Minhal'e peşin bozdurmanın (sarf) hükmünü sordum. Şöyle dedi: "Bir ortağımla birlikte bir kısmı peşin ve bir kısmı veresiye mal almıştık. Bera İbn Azib r.a. geldi. Ona bunun hükmünü sorduk. Dedi ki: "Ben ve ortağı m Zeyd İbn Erkam da böyle yapmıştık. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bunun hükmünü sorduk. "Peşin olanı alınız; veresiye olandan vazgeçiniz" buyurdu."

 

 

AÇIKLAMA:     İbn Battal şöyle der: Alimlerin görüş birliğiyle geçerli ortaklık, ortaklardan her birinin diğerinin koyduğu malın mislini / aynı miktarını koyması ve bunların birbirinden ayrılamayacak derecede karıştırılması, sonra da bu malı ikisi birlikte alıp satmalarıdır. Ancak birbirlerini kendi yerlerine geçirirlerse (vekil tayin ederlerse) tek başlarına da işlem yapabilirler.

 

Altın ve gümüş ortaklığının da caiz olduğu konusunda görüş birliği etmişlerdir.

 

Fakat ortaklık için bir taraf altın, diğer taraf gümüş verdiğinde bu ortaklığın geçerliliği hususunda görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Şafii, meşhur rivayete göre İmam Malik ve Sevrı dışındaki Kufe fakihleri bunu caiz görmemişlerdir.

 

Şafii, ortaklık konusu olan altın ve gümüşün kaliteli ve kalitesiz olmak gibi, nitelik (ayar) açısından da farklı olamayacağını söylemiştir.

 

Buhari'nin başlığı genel koyması Sevrıinin görüşüne yakın olduğunu göstermektedir.

Başka madenlerle karıştırılmış olan dirhemler ve henüz toprağından ayrıştırılmamış olan altın gibi, bozulabilen mallarda ortaklık konusunda alimler görüş ayrılığına düşmüştür. Alimlerin geneli, misll olan (standart olan) bütün mallarda ortaklığın caiz olduğu görüşündedir. Şafii mezhebindeki güçlü görüş de budur.

 

Hz. Nebi'in "Peşin olanı alınız, veresiye olandan vazgeçiniz" buyruğu, akdi ikiye bölmenin caiz olduğu görüşüne delil getirilmiştir. Buna göre akdin geçerli olan kısmı sahih; geçersiz olan kısmı ise batıl olur.

 

Ancak bu görüş kabul edilemez. Çünkü hadiste iki ayrı akde de işaret edilmiş olabilir. Medine'ye Hicret bölümünde Ebu.'l-Minhal'den rivayet edilecek olan şu hadis bu ihtimali güçlendirmektedir: "Ortağım, çarşıda, birkaç dirhemi karşılığını hac zamanında almak üzere satmıştı. .. Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Medine'ye geldiğinde biz bu tür alış verişler hala yapıyorduk. Hz. Nebi bunu görünce, "Peşin Olanda bir sakınca yoktur. Ve res iye olanı ise yapmanız uygun değil" buyurdu.

 

Buna göre Hz. Nebi'in "Peşin olanı alın" buyruğunun anlamı "Satım meclisinde bedellerin alınıp verildiği akit geçerlidir, onu devam ettirin. Bedellerin alınıp verilmediği (karşılıklı teslimin gerçekleşmediği) akitler ise geçersizdir, onu bırakın" olur. Bu ifadeden, peşin ve veresiyenin tek akitte olması gerekmez. Doğru olanı Allah daha iyi bilir.

 

 

باب: مشاركة الذمي والمشركين في المزارعة.

11. ZiMMET VATANDAŞLARI VE MÜŞRİKLERLE MÜZAREA ORTAKLIĞI

 

حدثنا موسى بن إسماعيل: حدثنا جويرية بن أسماء، عن نافع، عن عبد الله رضي الله عنه قال:

 أعطى رسول الله صلى الله عليه وسلم خيبر اليهود، أن يعملوها ويزرعوها، ولهم شطر ما يخرج منها.

 

[-2499-] Abdullah r.a.'den rivayet edilmiştir: Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, işletip ekmeleri ve çıkan ürünün yarısı kendilerinin olması şartıyla Hayber'i Yahudilerin elinde bıraktı.

 

 

AÇIKLAMA:     Buhari, bu konuda İbn Ömer'in rivayet ettiği ve işletmeleri şartıyla Hayber'in Yahudilere bırakılması ile ilgili hadise kısaca yer vermiştir. Bu hadis Müzaraa (ekme ortaklığı) bölümünde geçmişti.

 

Bu hadisin ifadesi zimmet vatandaşları hakkında açıktır. Buhari, müşrikleri de onların kapsamında görmüştür. Çünkü müşrik, eman alınca zimmet vatandaşı statüsüne geçer.

 

Musannif bu başlığı koyarak bu konuda, Sevri, Leys, İshak ve Ahmed gibi, zimmet vatandaşları ve müşriklerle ortaklık yapmayı caiz görmeyen fakihlerden ayrı düşündüğüne de işaret etmiştir.

 

İmam Malik de Müslümanın gözetiminde çalışması durumu dışında bunun caiz olmadığı görüşündedir.

 

Caiz görmeyenlerin delili şudur: Müşrikle ortaklık durumunda Müslümanın malına, faiz, şarap ve domuz parası karışması sakıncaları vardır.

 

Alimlerin geneli ise Hz. Nebi'in Hayber Yahudileri ile ortaklık yaptığını ileri sürmüşlerdir. Onlarla müzaraa ortaklığı yapmak caiz olduğuna göre diğer ortaklıklar da caiz olur. Ayrıca onların mallarında bu gibi sakıncalar bulunmasına rağmen onlardan cizye alınması meşru kılınmıştır.

 

 

باب: قسمة الغنم والعدل فيها.

12. KOYUNLARI ADİL OLARAK PAYLAŞTIRMAK

 

حدثنا قتيبة بن سعيد: حدثنا الليث، عن يزيد بن أبي حبيب، عن أبي الخير، عن عقبة بن عامر رضي الله عنه:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم أعطاه غنما يقسمها على صحابته ضحايا، فبقي عتود، فذكره لرسول الله صلى الله عليه وسلم فقال: (ضح به أنت).

 

[-2500-] Ukbe İbn Amir r.a.'den rivayet edilmiştir: Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem sahabesine kurbanlık olarak payetmesi için ona bir koyun sürüsü verdi. Geriye sadece bir yaşına girmiş bir keçi kaldı. Bunu Allah Resulü'ne hatırlattı. O da Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Onu da sen kurban et" buyurdu.